ARİSTO - I - HAYATI

 




Evet arkadaşlar geldik Aristo’ya. Dünya tarihinin Platon’la beraber en etkili iki filozofundan biri. Asıl ismi Aristotoles. Ama kolaylık olsun diye Aristo diyecez.

Aristo hem filozof hem de polimat. Yani bugünkü tabirle bir herbokolog. Celal Şengör gibi. Aklınıza gelecek hemen her konuda yazmış. Felsefe, din, etik, mantık, psikoloji, dilbilim, ekonomi, siyaset, retorik, sanat, estetik, biyoloji, zooloji, meteoroloji, astronomi… Yazmış da yazmış.

Yaşarken belki o kadar meşhur olmamış ama, ölümünden asırlar sonra efsane ilan edilmiş ve dokunulmaz kılınmış. Mesela Aristo demiş ki, dünya kainatın merkezindedir, diğer bütün gök cisimleri de, güneş dahil, dünyanın etrafında döner. Kilise bu görüşü olduğu gibi almış, kutsal kitabı da bu görüşü haklı çıkaracak şekilde yorumlamış ve kilisenin resmi görüşü ilan etmiş. Karşı çıkanları da şiddetle cezalandırmış. Mesela Bruno‘yu dünya dönüyor dediği için diri diri yakmış. Galile’nin başına gelenleri ise hepiniz biliyosunuzdur herhalde. Bilmiyosanız da bi zahmet Google yapın.

Müslüman bilim adamları ve filozoflar arasında da yine aynı derecede etkili olmuştur. Aristo İslam dünyasında muallim – i evvel, yani ilk öğretmen olarak bilinir.

Aristo MÖ 384 yılında bugünkü Selanik yakınlarındaki Stagira kasabasında dünyaya geliyor. O bölgenin ismi Makedonya. Yani Aristo, Sokrat ve Platon gibi bir Atinalı değil.. Bir Makedon.. Bu bilgiyi aklınızda tutun çünkü ilerde lazım olacak..

Aristo’nun ailesi o bölgenin önde gelen ailelerinden ve de ailede pek çok hekim var. Aristo’nun babası da bi hekim.. Hatta Makedon kralı II. Filip’in özel doktoru.. O kadar tanınmış bir doktor yani. Tabiki Aristo’nun felsefesinin oluşmasında babasının ve ailenin diğer fertlerinin doktor olmasının önemli bir payı var. Buna daha sonra değinecez.

Aristo daha çocukken babasını kaybediyor. Babasını çok seven II. Filip yetim Aristo’ya sahip çıkıyor ve onu sarayına alıyor. Sarayda hocalar tarafından büyütülüyor ve tabiki aynı zamanda onlardan da iyi bir eğitim alıyor.

Aristo onyedi yaşına geldiğinde artık gençlik heyecanıyla dolu bir şekilde. Yerinde duramıyor. Makedonya ona dar gelmeye başlıyor. Hem yeni yerler görüp yeni maceralar yaşamak, hem de daha fazla ilim öğrenmek aşkıyla dolup taşıyor.

Ve tabiki o dönemde Atina bilimin, felsefenin, eğitimin merkezi. Rüyaların şehri Atina.. Ve de Atina’da namı dilden dile yayılmış olan büyük bir filozof var: PLATON… Aristo da tıpkı çağdaşları gibi Platon’un sıkı bir hayranı.. 

Ve birgün çıkıyor yola. Atina’ya ulaşıyor. Kalbi heyecandan küt küt atar bi şekilde Platon’la görüşüyor. Platon Aristo’daki cevheri hemen farkediyor. Okuluna alıyor ve Aristo Platon’un akademisinde tam 20 sene eğitim görüyor. Okulun en iyi öğrencisi oluyor.

20 sene sonra Platon ölüyor. O ölünce de Aristo’ya yol gözüküyor. Çünkü o dönemde Makedon krallığı oldukça güçlü ve fetihler yaparak ilerliyor. Tabi bu durumda Atina ve diğer Yunan şehir devletleri de tehlike altında ve haliyle Atina’da bir Makedon düşmanlığı baş gösteriyor. Aristo da bakıyor ki durum kötü. En iyisi ben çiftliğe kadar gideyim diyor ve Assos’a (Çanakkale) gidiyor ve oranın tiranına danışmanlık yapmaya başlıyor. O sıralarda Aristo 37-38 yaşlarında…   

Tabi gitmesinin bir başka sebebi de Platon’un kendisinden sonra okulu en iyi öğrencisi olan Aristo’ya değil de kendi yiğenine bırakması. Yiğenine torpil geçtin hocam aşk olsun diyor içinden ama, herhalde Plato da şöyle düşünmüştür: Filozoflukla yöneticilik farklı şeyler dostum. İyi bir filozofsun eyvallah lafımız yok. Ama okulu idare edebileceğini pek sanmıyorum.

Asos’ta üç sene falan kalıyor. Burda yaşarken, özellikle Midilli adasında dağ bayır dolaşıp bitkileri, otları, hayvanları, kuşları börtü böceği falan inceliyor. Bunları kitaplarına yazıyor ve de bakıyor ki bir sürü… Çeşit çeşit. Yani böyle binlerce onbinlerce tür var. Yahu diyor bu böyle olmaz. Biz en iyisi bunları önce bi sınıflandıralım. Ortak özelliklere sahip canlıları aynı gruba koyalım yoksa işin içinden çıkamayız. Ve tarihte ilk olarak bilimsel bir sınıflandırma olayını gerçekleştiriyor. Bugün modern bilimin kullandığı yöntemi. Hayvanları yürüyen, uçan, yüzen falan diye sınıflandırıyor, bitkileri de çiçekli bitkiler, çiçeksiz bitkiler falan diye sınıflandırıyor..

Bakın bu sınıflandırma olayını öyle küçük bişey sanmayın. Bu hareket ciddi anlamda bir  devrimdir, bir dönüm noktasıdır. 

Yine burda yaşarken ilk karısıyla, tiranın yiğeni Puthias’la evleniyor.. Felsefe felsefe nereye kadar kardeşim, biz de bi yuva kuralım çoluk çoğuğa karışalım diyor ve bu evlilikten bir kızı oluyor.

Daha sonra ise Makedonya’ya, yani memleketine geri dönüyor. Tam 25 sene ayrı kaldığı memleketine. Kırk yaşları civarında yani.. Sene MÖ 343…

Buraya gelince onu himayesine alıp yetiştirmiş olan Makedon Kralı II. Filip ondan oğlunun öğretmeni olmasını istiyor. Tabiki Aristo bu teklifi kabul ediyor. II. Filip’in 13 yasındaki oğluna, daha sonra tarihin en büyük fatihlerinden biri olacak olan Büyük İskender’e öğretmenlik yapıyor.

Biliyo musunuz Büyük İskender’i? Neyse daha sonra bahsederiz biraz bundan… Ama bilmiyosanız biraz dahi araştırmanızı öneririm… Makedonya’dan başlayarak Hindistan’a kadar her yeri fethederek ilerliyor. Mısır’ı, Mezopotomya’yı, Kuzey Afrika’yı falan. Sanki railwayle yolculuk yapar gibi. Ve henüz 33 yasındayken de Babil’de, bilinmeyen bi sebepten dolayı hayatını kaybediyor. 

İşte Aristo Makedonya’ya geldikten sekiz sene sonra II. Filip suikastle öldürülünce yerine oğlu, ve de Aristo’nun öğrencisi İskender geçiyor. Artık o dönem yavaş yavaş şehir devletlerinin sona erip imparatorluklar döneminin başladığı tarihler. Atina da savaşmadan İskender’in başında bulunduğu Makedon imparatorluğunun egemenliğine giriyor. Tabiki bunu öyle pek de isteyerek yaptıklarını düşünmüyorsunuz değil mi?

Ve Aristo, Büyük İskender’in koruması altında tekrar Atina’ya dönüyor ve okulunu kuruyor.. Lyceum. Bizdeki Lise kelimesi işte bu okuldan gelme… Sene MÖ 335.. Aristo 50sine yakın.. Ve burda 323 yılına, yani Büyük İskender‘in ölümüne kadar tam oniki sene ders veriyor…

Oniki sene sonra, MÖ 323 yılında Büyük İskender ölüyor. Büyük İskender ölünce tabi Aristo sahipsiz kalıyor. Zaten Atina’da bi Makedon düşmanlığı var. Aristo hem Makedon, hem de İskender’in Atina’daki adamı olarak görülüyor. İskender ölür ölmez fırsatı değerlendiriyorlar ve Aristo’ya karşı harekete geçiyorlar. Onu dinsizlikle suçluyorlar. Zaten bir filozofu dinsizlikle suçlamaktan daha kolay bişey yoktur herhalde.  

Aristo bakıyor ki sonu Sokrates gibi olacak, sizlere ikinci bir günah işleme şansı vermicem diyor ve Atina’yı terkedip annesinin memleketi olan Eğriboz adasındaki Helke’ye sığınıyor. Bir sene sonra da burda hayatını kaybediyor…

Tabi ki ardında, asırlar boyunca bütün dünyayı etkileyecek olan koskoca bir felsefe külliyatı bırakarak..

Aristo’nun hayatı bu kadar.. Bi dahaki yazımızda onun felsefesini incelemeye başlayabiliriz…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUŞKUCULUK

PLATON II - İDEALAR

HERAKLİTOS