PLATON IV - DEVLET

  



Evet arkadaşlar, şimdi de sizlere Platon’un devlet felsefesini anlatalım ve Platon bahsini kapatalım ve bir başka büyük filozofa, Platon’un öğrencisi Aristo’ya geçelim.

Şimdi Platon tarihteki ilk siyaset filozofudur. İdeal devletin nasıl olması gerektiği üzerine ciddi ciddi kafa yormuştur.

Niye yapmıştır peki bunu? Çünkü besbelli ki Platon’un da bir vatandaşı olduğu Atina şehir devletinin yönetimi artık ihtiyaca cevap vermiyordu. Bütün devlet kurumlarını bir yozlaşma, bir çürüme sarmıştı. Bu şehirde çürüyen bişeyler var diyor ya Hamlet. Aynı onun gibi.. Devlet kurumlarının başına ehil olanlar değil, demogoji yapan, eş dost akrabası olan, devlet yönetmeyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan cahil cühela takımı getiriliyordu. Tanıdık geldi mi?

Bu yönetimin Atina’yı getirdiği sonuç ortadaydı. Yirmi yıl süren Peleponez savaşları. Giden onca can, onca zarar ziyan. Sonuçta Atina’nın yenilmesi. Spartalıların şehre hakim olması. Kendi emirlerindeki kukla bir yönetimi başa geçirmeleri ve de Otuz Tiran adı verilen bu yönetimin yaptığı katliamlar, zulümler…

 

Ve de hepsinden beteri. Hepsinden ağırı.. Platon’un gençlik travması…Yiğitlik ve dürüstlük timsali, hocası, üstadı Sokrates’in 500 kişilik uyduruktan bi halk mahkemesinde yargılanıp oy birliğiyle idam edilmesi..

Peki neydi bu yönetim şeklinin adı? Demokrasi… Yani halkın yönetimi. Şimdiki gibi değil yalnız. Doğrudan demokrasi var o zaman. Yani herhangi bir Atina vatandaşı devlet yönetimi üzerine söz söyleyebiliyor, kanun teklifi verebiliyor, mecliste konuşmalar yapabiliyor ve de red ya da kabul oyu verebiliyordu.

Yani bilen bilmeyen, anlayan anlamayan.. Herkes devlet yönetimi üzerinde söz ve yetki sahibiydi. Yani şimdi şu kahvedeki dayılara devlet yönettirmeye kalktığınızı bi düşünsenize… Devlet yönetimi bu yani. Oyuncak değil. Kahvehane gırgırı değil…

Ve işte Platon demiş ki, demokrasi kötü bir sistemdir. Çünkü, birincisi, yukarda anlattığımız gibi, devlet yönetiminden anlamayan kişilere söz hakkı verilirse, bunlar devleti felakete sürükler. İkicinsi ise, demokrasilerde, demogoglar, ağzı laf yapanlar, halkın bam teline basmayı  bilenler.. Bunlar kazanır. Ve de bu işin sonunda, kanun kural tanımayan diktatörler, tiranlar ortaya çıkar. Tıpkı Hitler’in seçimle gelip daha sonra diktatörlüğünü, tek adamlığını, führerliğini ilan etmesi gibi…

Ve tahmin edeceğiniz gibi, bütün bu sorunlara çözüm, devleti bu işi bilen, eğitimini almış, bilge kişilerin, yani filozofların yönetmesi…

Demokrasi out.. Aristokrasi in..

Aristokrasi.. Yani en iyilerin devleti yönetmesi..

Nasıl bi sistem olacak peki bu? Platon ideal devleti oluştururken, insandan yola çıkmış. İnsanda üç unsur vardır demiş. Birincisi akıl, yani baş, ikincisi cesaret ve yiğitlik, yani kalp, üçüncüsü de yeme içme, cinsellik gibi nefsani arzular, yani mide..

İşte devleti de aynı bu şekilde büyütülmüş bir insan olarak düşünürsek eğer, devlet de üç kısımdan oluşmalı demiş…

Birincisi yöneticiler, yani koruyucular. Bunlar yukarda da değindiğimiz gibi, bilge filozoflardan oluşacak. Devlet yönetimi, felsefe, matematik, beden eğitimi, sanat gibi konularda ciddi eğitimler alacaklar ve ancak liyakat sahibi olduktan sonra devlet yönetimine getirilecekler.

Bu koruyucular aynı zamanda bu işten menfaat elde etmeyecekler. Yani bu işi çıkar için değil, vatan millet için yapacaklar..

Bundan başka, bu koruyuculara mal mülk edinmek de yasak. Komün hayatı yaşayacaklar. Ortak alanlarda hep beraber yiyecekler, içecekler, oturacaklar..

Bunlara aile de yasak. Bi erkekle bi kadının uzun süren ilişkisine, yani nikah olayına karşı çıkmış. Kadınlar da tıpkı mal mülk gibi ortak olacak. Ve de devlet, icab ederse, sağlıklı, gürbüz akıllı çocukların yetişmesi için birbirine uyan, üstün niteliklere sahip bir kadınla bir erkeği birleştirip bunlardan üstün yetenekli çocuklar elde edilecek..

Çocuklar doğar doğmaz ailesinden alınacaklar ve de devlet tarafından yetiştirilecekler. Böylece hiçkimse ne kendi anne babasını, ne de çocuğunu tanımayacak. Sakat doğan çocuklarsa devlet tarafından bi şekilde öldürülecekler. Açlığa susuzluğa terk edilerek mesela. Yapılmaz demeyin, Çin Halk Cumhuriyeti’nde senelerce her ailenin sadece bir çocuk sahibi olmasına izin verilmiş ve ikinci çocuklar daha bebekken iğneyle öldürülmüştür. Korkunç değil mi ?

Tabi böyle bir durumda bilmeden, kardeşin kardeşle evlenmesini nasıl önleyecek orası muamma. Belki de o zamanlar ensest ilişki normal görülüyordu. Bilmiyorum cidden.

Mal mülk, kadınlar ve çocuklar ortak olunca hiç kimse bir diğerini kıskanıp haset etmeyecek ve böylece birlik sağlanacak. Çocuklar herkesin çocuğu, kadınlar herkesin kadını. Ve de böylece kişi herhangi bir kadın ya da herhangi bir çocuk için fedakarlık yapacak, icabında savaşacak ve can verebilecek.

Bu yöneticiler ilk başta yasa koyucular, büyükler tarafından seçilecek.. Daha sonra ise veraset yoluyla, sonraki nesillere aktarılacak. Yani babası aristokrat olanın kendisi de aristokrat olacak çocuğu da.

Ancak demiş Platon, yöneticiler sınıfının çocuklarından düşük niteliklere sahip olanlar, aşağı tabakalara indirilecekler.. Aşağı tabakalardan da üstün meziyetli olanlar varsa bunlar da üst tabakalara terfi ettirilebilecek…

Evet birinci sınıf, yani yöneticiler bu kadar..

İkinci sınıf ise askerler.. Profesyonel bir ordu oluşturulacak. Yani öyle Atina demokrasisinde olduğu gibi, eli silah tutan herkes askere alınmayacak. Bunlar da aynı yöneticiler gibi, sıkı bir disiplinden ve eğitimden geçecek ve aynı Sparta’da olduğu gibi, işleri güçleri savaşmak olacak. Sadece savaş eğitimi değil, strateji, felsefe ve sanat konularında da eğitim alacaklar..

Üçüncü sınıf ise, üreticiler. Yani halk. Zanaatkarlar. Bunlar da işte, ayakkabı tamirciliği, balıkçılık, inşaatçılık, esnaflık vs gibi işleri yapacaklar..

Ve de bu üç sınıftan hiçbirisi diğerinin işine karışmayacak. Herkes kendi işini yapacak. Mesela asker siyasete müdahale etmeyecek. Kazan kaldırmayacak. Darbe yapmayacak. İşte adalet dediğin budur demiş Platon. Herkesin yerini, sınırını ve haddini bilmesi. Yani külah başa, papuç ayağa..

Platon ideal devleti oluştururken, Atina‘nın düşmanı Sparta’dan etkilenmiştir. Çünkü galip gelen onlar olduğuna göre, onların sistemi çok daha iyi demektir. Düşmanınla mücadele ettikçe düşmanına benzersin hesabı.

Her neyse.. Yukarda görüldüğü gibi, Platon demokrasi yerine aristokrasi fikrini ortaya atmıştır.

Platon’un devletle ilgili görüşleri Devlet isimli diyaloğunda geçer. Platon’un devlet diyaloğu asırlarca pek çok yöneticiye ilham kaynağı olmuştur. Mesela Sovyetler Birliğinin yönetimi az çok Platon’un devletine benzer. En başta bilgili parti yöneticileri, kızıl ordu ve de üretimi sağlayan halk..

Platon’un devleti aynı zamanda totaliter ve sömürgeci devletlerin de ilham kaynağı olmuştur. Halkı cahil bulup seçimi, demokrasiyi rafa kaldıran devletler, devleti bu işi bilen, eğitimini almış kimselerin yönetmesi gerektiğini ve yine devleti yönetecek kişilerin de bilge bir kral ya da devlet başkanı tarafından atanması gerektiğini söylemişlerdir. Yani halkın seçtiği kişiler değil.

Yine halkın sınıflara bölünmesi. Sınıflar arasına keskin çizgiler çekilmesi. Ve de alt sınıfların söz hakkının elinden alınması. Düşünce özgürlüğüne ket vurulması. Ağzını açanın cezalandırılması. Aslında hepsi işte Platon’un devletinden esinlenmedir. Sömürgeci devletler mesela sömürdükleri, pardon medeniyet götürdükleri yerlerde halkı gruplara böler ve bu gruplardan birine üstün ayrıcalıklar tanırdı. Tabi sömürgeciler gidince alt sınıf, bu ayrıcalıklı sınıfı yok ederdi. Ruanda mesela bunun en çarpıcı örneğidir. Hotel Ruanda diye bir film var bu konuyla ilgili. İzlemenizi tavsiye ederim. Yine aynı şekilde Hitler halkını sınıflara bölmüş ve bu sınıflardan Yahudilere, çingenelere inanılmaz zulümler yapmıştır..

Platon bundan başka, sansüre çok büyük önem vermiştir. Devlet sanat eserlerini denetleyecek ve bunlardan gençliğe zararlı olanlarını sansürleyecek. Yani gençlere okutmayacak. Mesela Homeros’un tümüyle yasaklanmasını savunmuştur. Asırlar boyunca sanat eserlerinin çeşitli ülkelerde sansürden aldığı payı söylememe bilmem gerek var mı ?

Son olarak, Platon asil yalan diye bir olay ortaya atmıştır. Devlet gerektiği takdirde, devletin ve milletin bekası için halkına yalan söyleyebilir. Bunun da sonuçları ortada. Sürekli yalan söyleyen siyasetçileri, halkına yalan yanlış propagandalar yapan devletleri bir düşünün.

Her neyse.. Platon’un devleti bu kadar. İnşallah bişey unutmadık. Aklıma gelen birşey olursa daha sonra yeniden yazarım… Hadi kendinize iyi bakın.. Sağlıcakla kalın…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUŞKUCULUK

PLATON II - İDEALAR

HERAKLİTOS