MİLETLİ THALES

 



Evet arkadaşlar.. Felsefe bloğumuzun bu ilk yazısına Thales’le başlayalım. Thales tarihte bilinen ilk filozof ve bilim adamıdır. Büyük filozofumuz ve gururumuz Nihat Doğan dahil bütün filozofların atasıdır. 

Şimdi bu Thales efendi MÖ 500lü yıllarda, Batı Anadolu’da İyonya’ya bağlı Milet şehrinde yaşamış. Bugünkü Aydın, Didim yani.. O dönemde İzmir ve Aydın illerinin olduğu bölgeye İyonya deniliyor ve bu Milet de o bölgede bulunan Yunan şehirlerinden bi tanesi.

İşte o bölgede Milet okulu diye bi felsefe okulu kuruluyor ve Thales bu okulun ilk filozofu.

Thales o dönemde hesap kitap yaparak güneşin ne zaman tutulacağını önceden söylüyor ve dediği de çıkıyor. Bunun üzerine büyük bir şöhret kazanıyor. Size bu çok basit gelebilir ama, şöyle düşünün. Şimdi bi adam çıksa, falan gün falan yerde, falan saatte deprem olacak dese ve bu dediği de aynen çıksa… Herhalde o da dünyaca meşhur olur televizyonlara falan çıkardı değil mi? Hatta evliya falan diye efsaneler üretilirdi hakkında. İşte Thales de o dönemde aynı böyle bir şöhrete kavuşuyor…

Thales hakkında başka güzel bi hikaye daha vardır. Thales tabi diğer filozofların çoğu gibi fakir. Birisi gelip bununla dalga geçiyor. La bırak bu felsefeyi, yıldızlara bakmayı falan. Git adam gibi sigortalı bi işe gir de çalış. Açlıktan nefesin kokuyor.

Thales de diyor ki yaw kardeşim biz sizin gibi dünya malı mülkü peşinde değiliz. Bizim için onlar değersiz şeyler. Yaw he he diyor öteki de. Böyle kendi kendini kandır. Öyle mi diyor Thales. Sen görürsün.

Sonra bu Thales yıldızlara, rüzgara şuna buna bakıyor ve anlıyor ki bu sene çok zeytin olacak. Sonra piyasada ne kadar zeytin yağı sıkma presi varsa hepsini öldü fiyatına satın alıyor. Tahmin ettiği gibi bol bol zeytin oluyor. Sonra o presleri de bayağı pahalıya millete satıyor ya da kiralıyor ve zengin oluyor. Ondan sonra da adamı bulup aha bak gördün mü diyor.

Yani bunu da neden anlattım şimdi bilemiyorum.

Her neyse. Şimdi o dönemde Milet’de Olimpos dini hakim. Şu hani Zeus var, baş tanrı. Sonra diğer tanrılar. Deniz tanrısı, kara tanrısı , aşk tanrısı falan. Ha şimdi inanışa göre, karada havada, denizde ne varsa hepsini bunlar yapıyor. Yağmuru bunlar yağdırıyor ; depremi bunlar yapıyor, bitkiyi bunlar bitiriyor..

İşte bu Thales demiş ki, yahu şimdiye kadar hep böyle inandık da, bi de biz bakalım diyor. Yani belki de tabiatta bi düzen vardır. Bi kanun kural vardır. Bi araştıralım diyor.

Yani adamın bi kesim tarafından kafir diye damgalandığını tahmin etmek zor olmasa gerek herhalde değil mi ?

Sonra işte bu düşünüyor, araştırıyor falan.. Bi gün bi fırına gidiyor. Bakıyor çeşit çeşit ekmek var. Somun var, pide var, dilim ekmek var, yuvarlak ekmek var, sandviç var.. Bu kadar ekmeğin hepsi değişik değişik.. Bunların hepsi farklı farklı malzemeden mi? Yoo diyor fırıncı şaşırmış bir halde. Ben bunların hepsini undan yapıyorum. Nasıl diyor Thales? Şimdi bu kadar ekmeğin hepsinin ana maddesi un mu? Evet diyor fırıncı şaşırmış halde. Neyse Thales düşünceli şekilde çıkıyor dışarı. Fırıncı da arkasından bakıyor. Lan koskoca Thales delirdi mi naptı?

Sonra demirciye giriyor. Bi sürü demirden malzeme var. Kazma, kürek, tırpan, kılıç, kalkan.. Bunların hiç biri birbirine benzemiyor. Demirciye de aynı soruyu soruyor. Demircinin zaten canı burnunda. Sabahtan beri ateşin karşısında çekiç sallıyor. Hepsi demirden bunların kör müsün diyor. Yani bu kadar değişik malzemenin hepsinin ana maddesi demir mi? Yaw git dayı başımdan Allahını seversen diyor demirci. Senle uğraşamam şimdi..

Neyse Thales çıkıyor. Bu sefer marangoza gidiyor. Koltuk, dolap, masa, sandalye falan. Hepsinin de ana maddesi ağaç diyor marangoz da ona..

Bu tabi çıkıyor, düşünceli düşünceli yürüyor. Ekmeğin ana maddesi un, demirden aletlerin hepsinin ana maddesi demir, marangozun yaptığı mobilyalar.. Hepsinin de ana maddesi ağaç..

E o zaman bu kainatın da bi ana maddesi, yani arkesi olması gerekmez mi diyor…

Tabi ki gerekir.. E peki o zaman nedir bu?

Sonra tabi bu düşünüyor. Toprak olabilir mi? Olamaz. Hava olabilir mi? Yok bence o da olmaz.

Herhalde diyor bu ana madde, yani arke, sudur diyor.

Yani kainattaki herşey aslında sudan yapılmış. Suyun farklı şekillerde işlenmiş, değiştirilmiş, içine farklı malzemeler katılarak yapılmış halidir diyor. Nasıl ki fırındaki ekmeklerin hepsi undan yapılıyorsa, kainattaki bütün varlıklar da aynı şekilde sudan yapılmıştır diyor.

Pek de haksız sayılmaz hani. Bugün kainatın yüzde 75inin Hidrojenden oluştuğunu biliyoruz. Su dediğimiz şeyin de (H2O) üçte ikisi Hidrojenden oluşmuyor mu?

Peki bu kanıya nasıl varıyor?

Bi kere su, dünyadaki hayatın sürebilmesi için temel madde. Bitkilerin yetişmesi için su lazım. İnsanın yaşaması için su lazım. Bi insan yemek yemeden onbeş yirmi gün yaşayabilir ama su olmadan ancak üç gün yaşayabilir.

Bi de bu adam deniz kenarında yaşıyor. O bölgenin geçimi için denizin hayati önemi var. Deniz ticareti, korsanlık, deniz avcılığı sayesinde geçimini sağlayan bir dolu insan var. Deniz yolculukları sayesinde başka ülkelerden yeni icatlar, yeni bilgiler geliyor ve hayat daha da kolaylaşıyor.

Bundan başka su temizlik için de lazım. Yani su olmazsa nolur ? Her tarafı bok götürür. Pislik, mikrop, hastalık sarar her tarafı.

Hadi hepsini geç, su dediğin olay buharlaşıyor, göğe çıkıyor ve sonra yağmur olup tekrar yeryüzüne iniyor. İlahi bir varlık, ya da kutsal bir melek gibi gökle yer arasında gidip geliyor. E daha ne olsun değil mi?

Yani Thales’te bu su olayı baya bi obsesyon olmuş. Bi bakmış ki bütün kara parçalarının hepsinin bittiği yerde su var, deniz var. O zaman demiş bu karaların altında hep su var. Yani dünya bi tepsi şeklinde ve suyun üstünde yüzüyor.. Bu denizde fırtına olup da dalgalar coşunca yeryüzünde deprem oluyor.

Haydaa… Tamam Thales baba. Sen tarihte ilk defa bilimsel bir soru sormuşsun. İlk defa doğayı araştırmışsın. İlk defa felsefe yapmışsın. Sana saygımız sonsuz. Ama bazen de ciddi ciddi abartıp uçmuşsun ya…

Şimdi, su evrenin ana maddesi olarak kabul edilince, haliyle bu inanış değişik bölgelere yayılmış ve bir su kültü oluşmuş. Yani suyu kutsal, mübarek kabul eden topluluklar oluşmuş. Su gibi aziz ol derler ya hani. İşte aslında ordan gelme.

Özellikle geçimi suya bağlı olan, nehir kıyısında, deniz kıyısında yaşayan topluluklar suya büyük önem atfetmişler. Mesela eski Mısır’da, hayat kaynağı olan Nil’den dolayı, yine eski Türkler’de bir su kültü oluşmuş.

Hatta bunların bazılarında ölülerin denize atıldığını da duymuştum ama tam emin değilim şimdi. Sudan geldik suya gidecez hesabı.

Mesela Ganj nehri, mesela Hristiyanların suyla vaftiz olması.. Bunların hepsi işte bu su kültünün, yani kainatın ana maddesinin su olduğu inancının bir yansımasıdır aslında.

Mesela bugün bile karadeniz türkülerinin çoğunda suya rastlarız. Irmak, dere, deniz vs.. Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa.. Falan..

Ama mesela İç Anadolu ya da Doğu Anadolu gibi tarımsal bölgelerde toprak kültü hakimdir. Benim sadık yarim kara topraktır der Aşık Veysel mesela..

Thales bundan başka matematikle de ilgilenmiş ve onun adını taşıyan geometri kuralları keşfetmiştir. Blogumuz felse blogu olduğu için buna fazla girmiyoruz.

Sonuç olarak, insanlık tarihinde ilk defa birisi, dini inançlardan ve mitolojiden bağımsız olarak tabiatı anlamaya çalışmış ve sorular sormuştur. Bulduğu şeylerin doğru ya da yanlış olması önemli değil. Thales 2500 sene önce insanlığın önünde bir yol açmıştır ve günümüze kadar gelen filozoflar ve bilim adamlarının hepsi onun açtığı yoldan gitmiştir.

Seviyoruz seni Thales babaaaaa….

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUŞKUCULUK

PLATON II - İDEALAR

HERAKLİTOS